tours estambul ve allah bilgileri80
evet arkadaslar sizlere en güzel yazıları yazan tours estambul diyorki Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Isra gecesi evimizde idi. Yatsıyı kılıp bizde yatmıştı. Sabah namazı yaklaşınca bizleri uyandırdı. Sabah namazı kıldı, biz de kıldık” ve şöyle dedi:—Ey Ümmü Hâni! Sizinle beraber yatsı namazını bu vadide gördüğün gibi kıldım, sonra Beyt-i Makdis’e geldim, orada da namaz kıldım.Sonra şu anda gördüğünüz gibi sabah namazını sizinle birlikte kıldım.”Bu rivayet gösteriyor ki; Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)’\n İsra-sı cismi ile vaki olmuştur.
Şeddad b. Evs Ebu Bckr (radıyallahu an/ı)’dan rivayet ediyor.
Ebu Bekr (radıyallahu anh) İsra gecesi Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'e dedi ki:
—Dün gece seni yerinde aradım, bulamadım!
—Cebrail (aleyhisselâm) beni Mescid-i Aksa’ya götürdü, diye cevab verdi (550).
Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuşlardır;
‘‘İsra gecesi Mescid’in (Mescid-i Aksa’nın) önünde (içinde) namaz kıldım. Sonra altına girdim, baktım ki, bir melek beraberinde üç kap bulunduğu halde orada duruyor.” (551).
İşte bunlar şüphe götürmez birer hakikattir ve açıktır; tevile muhtaç değildir. Hadîs zahiri (anlamına) hamledilir.
Ebu Zer (radıyallahu anh)'dan:
Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular:
‘‘Ben Mekke’de iken evimin tavanı açıldı. Sonra Cebrail (aleyhisselâm) inip göğsümü yardı ve onu zemzem suyu ile yıkadı... Sonra elimden tutup beni göğe çıkardı.” (552).
Enes (radıyallanu anh)’dan:
‘‘Geldim, beni zemzeme götürdüler. Göğsüm açıldı...” (553).
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'dan:
‘‘Kendimi oda(m)da gördüm. Kureyş bana gece yolculuğumdan soruyordu. Âdeta (Beyt-i Makdis hakkında beni imtihana tâbi) tutmuştu. Bir anda şaşırıp kaldım. O zamana kadar öyle sıkılmamıştım; (Allah imdadıma yetişti) ve perdeyi kaldırdı. (Sorduklarının tümüne ondan sonra ra-
Hz. Alikerremallahü vechehunun şehadetinden sonra irtihal eylemiştir. Resûlullah’a olan hürm li ve bağlılığı ile meşhur olan sahabiyattandır (radiyallahu anha). El-lsabe; C.4, Shf. 504, Tere me No. 1533.
(549)İmam İbn İshak; Sünen’inde, Taberanî, Mu’cemi'inde. İbn Cerir Tefsir’inde rivayeti tahriç iniştir.
(550)İmam Beybakî; Delaili'nde İbn Merduye Tefsir’inde lahriç etmiştir.
(551/tm Merduye; Tefsir’inde Hz. Ömer (r.a.)’dan lahriç etmiştir.
tabirini vermiştir, demişlerdi. Biz buna cevaben diyoruz ki, dahasûtS başındaki birinci âyet (558) sizin bu iddianızı çürütmektedir. Ziraoradaf^j
= Yürüttü) kelimesi geçmektedir. Uykuda olan bir kimse için f£sra)î;i mesi kullanılmaz. Bu kelime ancak uyanık olan kimse için kullanılır. Vİ
(insanlar için bir fitne) “imtihan” kavli de bu yorumu teyid etmektedir,y bunun (gece rüyası) olmayıp göz görmesi ve şahsen yürütülmesi oldufe isbathyor. Çünkü rüyada fitne yoktur ve rüyada böyle bir şeyi gördüğü^ söyleyen kimseye de (sen yalan söylüyorsun) denemez. Çünkü aynışeyiJ anda çeşitli ülkelerde herkes (rüyasında) görebilir. Kaldı ki müfessirleıU âyetin açıklanmasında ihtilâf etmişlerdir: I
Bazılarına göre; bu âyet Hudeybiye musalahası sırasında Bu kaziyede insanların kalblerine gelen ve onları meşgul eden getirilmektedir.
Diğer bir kısım müfessirler de başka fikirler ortaya atmışlardır, “Peygamber bizzat buna (menam) = uyku demiştir...”. “Diğerbitl dîsde (Uyku-uyanıklık arasında) diye geçmektedir”. “Uykudayken’söıi “Sonra uyandım” sözü...
(554)İmam Müslim; Sahih. 1. Kilabü’l- İyman. 75. Babu zikri’l- Mesihi-bni Meryemvc'I Me Dcccal’dc 278/172 No. ile Ebu Hüreyre (r.a.)'dan.
(555)İmam Buharî; Sahih. 6. Kitabü’l-Menakıbi’l-Ensar. 41. Babu Hadîsi’l-IsraveK» leâlâ; “....Subhanellezi Esra bi Abdihi...” de Cabir (r.a.)’dan. Müslim; Sahih. l.Kilabii’li 75. Babım fı zikri’l-McsiIıi’d-Deccal’de 276/170 No. ile Hz. Cabir b. Abdullah (ı.i.)m liç clmişlir.
(556)Hz. Ömer{T.an\ı.)'\n rivayet elliği hadîs tbn Merduye'mn lefsirindedir,diyeSıivıı Mcnakıl Shf. 30’da kaydetmiştir.
(557)İsra Sûresi, âyet; 60.
Hulasa: Bütün bunlar delil olamaz. Yani bunlarla Peygamber efendimizin rüyada miraç ettiği isbatlanamaz. Çünkü melek o uykudayken ona gelebilir. Yahut onu ilk taşımaya başladığı zaman, o uykuda olabilir. Bu demek değildir ki, kıssanın sonuna kadar o uykuda olmuştur. Kıssanın sonuna kadar onun uykuda olduğunu belirtecek bir şey yoktur hadîsde. Ancak olsa olsa (Sonra ben Mescid-i Haram'da olduğum halde uyandım) sözü olabilir ki, bunun da (sabah olunca Mescid-i Haram’daydım) anlamına hamli mümkündür. Yahut anlatılan seyahatten sonra evine dönüp, uyuyup ikinci bir uykudan uyanmış olabilir. Çünkü onun gece seyahati tüm geceyi kapsa-mamıştır, gecenin bir kısmında vaki olmuştur.
Sonra (Mescid-i Haram’da iken uyandım) sözü şu anlama da hamledile-bilir:
Akıllara durgunluk veren hadiseleri ve çok alâmetleri, semavat ve arzın melekûtünü gören insan tabii ki, bir an kendinden geçebilir. Bambaşka bir âleme dalabilir. Binaenaleyh Mescid-i Haram’da uyanması, bu hadiselerden kendine gelmesi demektir. Yani beşeriyet haline rücû etmesi anlamına gelir bu.
Üçüncü bir vecih: Uykusunun ve uyanışının gerçek lafzî anlamına hamli mümkündür. Evet uyumuştur ve uyanmıştır. Ama yine de seyahati cesedi ile ve kalbinin uyanıklığı ile vaki olmuştur. Çünkü peygamberlerin rüyaları gerçektir. Zira onların gözleri uyur, fakat kalbleri uyumaz.
Sonra gözlerini yumması, görünen şeylerin kendisini Allah ’tan meşgul etmemesi için de olabilir. Lâkin bu, peygamberlere namaz kıldırırken sahih olmaz. Belki de onun bu İsra ’da bizim anlayamayacağımız durumları vardır.
Dördüncü bir vecih: Buradaki uyumak, yatakta yatmakla tefsir edilebilir. Yatakta yatan kimsenin mutlaka uyuması şart değildir, yatar ve aynı zamanda uyanık olabilir. Nitekim bazı rivayetlerde (Nâimun) yerine (Muztaciun) kelimesi geçmektedir ki, bu, yaptığımız yorumu teyid etmektedir.
Çünkü bu kelime yatakta uyumaktan çok (yatmak) anlamına gelmektedir.
Bu hadîsde zikredilen (Peygamberin uykuda olması, karnının yarılması) vb. gibi sözler. Şerik’in Enes (radıyallahu anh)’dan yaptığı rivayette mevcuttur. Bu münkerdir. Çünkü; karnının melekler taraftndan yarılma hadisesi, henüz kendisine peygamberlik gelmeden önce, çocukluğunda vuku bulmuştur. Sahih hadîslerde böyle geçer. Sonra hadîste (henüz kendisine pey-samberlikgelmeden önce...) kaydı vardır. Bilindiği gibi, İsra hadisesi, bi littifak, peygambere peygamberlik geldikten sonra vâki olmuştur. Bütün bur lar Enes (radıyallahu anh)’dan nakledilen rivayeti zayıflatmaktadır. Kah ki Enes (radıyallahu anh) bizzat kendisi bunu Resûlullah (sallallahu aley ve sellem)’den duymadığını, başkasından naklettiğini açıklamıştır. Bir d i^mda, (Malik b. Sa’saa) demiştir. Müslim*\n kitabında ise, (Belki o «kb. Sa’saa’dan rivayet etmiştir) diye bir şek ortaya atılmıştır. Bir keres ede, (Ehu Zer (radıyallahu anh) anlatıyordu...) demiştir.
Hazreti Âişe’nin “Onun cesedini yitirmedim! ’ ’ sözüne gelince; bunubji müşahade tahdis etmemiştir. Çünkü o zamanlar o, peygamber hanımı ğildi. Ezberleyecek çağda değildi. Belki de henüz doğmamıştı.Tabiî i bunlar İsra hadisesinin ne zaman vukubuldugu hususundaki ihtilâflara nidir. İmam Zührî'ye göre İsra, İslâm’ın başlangıçlarında vaki olmuştur ve onunla hemfikir olanlara göre bu hadise. Peygamber (sallallahu akyi,-ve sellem)e peygamberlik geldikten birbuçuk yıl sonra cereyan etmiştir. “ Âişe(radıyallahu anha) hicret yılında sekiz yaşındaydı.
Bazılarına göre İsra, hicretten beş yıl önce vâki olmuştur. Kimisine göre ise hicretten bir yıl önce vâki olmuştur. Fakat akla en yakın olan görüş onun hicretten beş yıl önce vukuudur. Bunu isbat etmek vaktimi-zi alır, gayemiz İsra’nın ne zaman vâki olduğu meselesi değildir. Aje (radıyallahu anha) bunu görmediğine göre, demek ki, bunu başkasın dan rivayet etti. Öyleyse onun haberi başkasının haberine tercihi mez. Zira başkası (sahabîlerden diğerleri) onun aksini söylüyorlar, tekim Ümmü Hâni ile diğerlerinin rivayet ettiği hadîste bu açık olarak anlatılmıştır. Sonra Hazreti A/şe’nin rivayet ettiği hadîs, hadîs imamlarınca sabit değildir. Diğer hadîsler ise sâbittir. Yalnız diğer hadîslerle kasdı-mız Ümmü Hâni’nin rivayet ettiği hadîsle, Hazreti Hat/ce’nin anlattığı hadîs değildir.
Yine Hazreti Â/şe’nin naklettiği hadîsde (Onu hiç yitirmedim) sömm
Halbuki Peygamberimiz onunla zifafa Medine’de girmiştir. İsra hâdisesi ise hicretten önce Mekke’de vâki olmuştur. İşte bütün bunlar Hazreti Âj^-nin sözünü zaafa düşürmektedir. Bu babta ondan vârit olan kavil ise: (Resû lullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cesediyle uruç eylemiştir) kavlidir. Ç O, Rabbini dünya gözü ile göreceğine bir türlü kanaat getiremiyordu, rüyada gördüm deseydi (Hazreti Â/je’nin) bunu istib’ad etmesine zaten lii zum kalmazdı. Çünkü rüyada herkes görebilirdi.
Bir soru: Necm sûresindeki,
“Onun gördüğünü kalb(i) yalana çıkarmadı.” (559) âyetinde kalb’in gördüğünden bahsedilmektedir. Demek ki, İsra ve f kalbîdir!
Cevap: Aynı sûrede Allah şöyle buyurmuştur:
“(Peygamberin) göz(ü gördüğünden) ağmadı, (onu) aşmadı da.”C Bu âyette de ona mukabil, gözden bahsedilmektedir. Demek ki; gö lerini gözü ile görmüştür. Kaldı ki; tefsirciler “Gördüğünü çıkarmadı*’ kavlini, kalbin gözün gördüklerini ta.sdik etti, anlamın açıklamışlardır. Bazıları da şöyle demişlerdir:
PEYGAMBER (SALLALLAHU ALEYH/ VE SELLEM)’İN RABBİNİ GÖRMESİ
Selef âlimleri bu hususta ihtilâf etmişlerdir. Hazreti Âişe (radıyallahu aa^ ha) bunu inkâr etmiştir.
Bize; Ebu'l- Hüseyin Sirac b. Abdu’l- Melik el-Hafız,— babam—, Ebu Abdillah b. Attâb el- Fakîh, Kadı Yunus b. Muğis, Ebu’l- FadI es- Saklı, Sabit b. Kasim, Sâbit babası ve dedesinden, Abdullah b. Ali, Mahmud b. Adem, Veki İbn Ebi HaHd, Âmir, Mesrûk’den:
O Âişe (radıyallahu anha)’ya sordu (561);
Kim üç şeyi sana anlatırsa yalan söylemiştir: Kim sana, Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Rabbini gördüğünü anlatırsa yalan söylemiştir! dedi ve sonra:
“Ona gözler erişemez.” (562) âyetini okudu.
Bir kısım âlimler Hazreti Âişe’nin bu görüşünü savundular. İbn Mes’ud (radıyallahu anh) ’dan nakledilen meşhur rivayet (veya görüş) de bu merkezdedir (563).
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh):
“0, Rab Teâlâ’yı değil, Cebrail (aleyhisselâm)’ıgörmüştür!” dedi (564).
Hazreti Ebu Hüreyre ’den (Cenab-ı Hak ’ı gözü He görmüştür!) diye de nakledilmiştir.
{Ht\)imamBuharî; Sahih. 65. Kilabü’l- Tefsir. 53. Sürelü’n-Nccm. I. Babu Haddescna Yahya Had-<iesemVekV. Hz. Â/fe (r.a.)'dan. /marn Müslim: I. Kilabu'l-Iyman, 77. Babu Kavlihi Azzc ve Ccllc; ''eLtkad Reahu Nczlele'n- Uhra. No. 287/177. 279 (...) ve 290 (...) Hz.Âife'den. İmam Buharı: Ayna: 59. Kilabu Bedf’i’l-Halk. 7. Babu iza kâ’ale ehadiküm Âmin...) tahriç elmişlerdir.
(562) El-En'âm Sûresi, âyel; 103.
^^3) İmam Buharı: Sahih. 59. Kilabu Bedfi'l-Halk 7. Babu "İza kâ'ale ehadiküm" de Zirr b. Hu-İbn Mes'ud (r.a.)'dan rivayeti lahriç etmiştir. Ayrıca Kilabu Tefsiru'l- Kur'ân Tcfsiru "'tii'n-Necm'de babu kavlihi leâlâ:“Fe kâne Kâ’be kav.seyni ev edna..." da yine aynı tarikle ondan. Hû,ü/m: Sahih. I. Kilabü'l- lyman. 76. Babun fi Zikri- Sidreli'l- Münleha'da aynı tarikle 280/174. ). 282 (.,..) ile lahriç etmiştir. İmam Tirmizî: Sünen. Ebvabü Tefsiri'I-Kur’ân Ve min Suret i’n-3273 No. ile yine Zirr b. Hubcyş Abdullah b. Mehvid fr.a.)'dan rivayeti lahriç etmiştir.
If^ÜmamMüslim: Sahih. I, Kilabü'l- lyman. 77. Babu Mâna Kavlillahi Azze ve Celle; “Ve le kad Sir o'^'***™ (Jhrn "da 283/175 numaralı hadî.sde Ebu Hüreyre (r.a.)'dan rivayet lesbil ve lahriç edil-
Tirmizi: Ebvabu Tcfsirü’l- Kur'ân. Necm süresi tefsirinde üç ayrı metin halinde Hz. Ab-
Ahha.v’dan rivayeti lahriç etmiştir