guia de estambul ve modern islam99

guia de estambul ve modern islam99

guia de estambul
 en güzel bilgileri yazan guia de estambul gece gündüz demeden sizlere bu yazıları yazan guia de estambul dediki Mahmud döneminde ikileme düşen ulema, reformlara ya pasif bir gelenekselcilikle muhalefet, ya da hikmet-i hükümetçi pasif bir destek vermeye yöneldi. Bu dönemde resmî ulemanın padişaha muhalefeti, sarık yerine fes giyilmesi gibi kendi statülerini ilgilendiren semboller konusunda oldu. Diğer taraftan bağımsız ulemanın çoğu reformlar sürecine muhalif kaldı. Ancak Heyd (1993; 33)'in de vurguladığı gibi bu muhalif ulemanın görüşleri hakkında güvenilir verilerden yoksun olsak da, bilindiği kadarıyla bunlar da daha çok Avrupa taklitçiliğinin eseri bid’atlerin kınanması şeklinde pasif bir muhalefet olarak kalmıştı.

Bu dönemde bürokrat ulema, siyasî düşünce kapasitesi bakımından reform sürecine yön verebilmekten uzak olduğundan, kendi sınıflarının geleceği açısından intihar anlamına gelse de kendilerinin de varlık sebebini oluşturan ülkenin kurtarılmasına yönelik reform programına çaresiz destek vermek zorunda kaldı. Nizam-ı Cedit’e karşı olduğu gibi, geleneksel olarak gerektiğinde çıkar işbirliği yaptığı Yeniçerilerin 1826 yılındaki Vak'a-yı Hayriyye ile imhasıyla önemli bir müttefikini kaybeden ulemanın devlet karşısında artık bir muhalefet şansı, direniş gücü kalmamıştı. Ulemanın reform hareketine niçin destek verdiği hakkında U. Heyd (1993: 39~53)'in yaptığı ayrıntılı açıklama, kanaatimizce "varlığını devleüe özdeşleştirmek” olarak özetlenebilirdi.
Ulemanın, reform sürecinde şeriat hükümleriyle çeliştiği durumlarda çeşitli gerekçelerle devlet maslahatı lehine taviz verdiği, hatta Abdülmecid dönemi şeyhülislamı Mehmed Arifin reformcu bürokratlara karşı tav-nnda görüldüğü gibi (Heyd 1993: 49), seküler siyasetin otonomisini zımnen tanıdığı görülmektedir. Radikal kararlan meşrulaştırmak zorunda kalmanın entelektüel ve duygusal baskısı altında ulemanın “duymadım, görmedim” tutumu göstermesi doğaldı. Geleneksel işbirliği modeline göre kalemiye, karar-alıcı, ilmiye, karar-meşrulaştırıcı idi; bu ikilik Tanzimat döneminde daha da bilendi. Ulemanın, bürokrasinin hikmet-i hükümet uyarınca aldığı kararları tenkit, tadil veya reddetmeye, ne siyasî düşünce bakımından kabiliyeti, ne de artık geri döndürülemez bir sekülerleşme sürecine giren devletteki konumu bakımından gücü vardı. Belki de ulemanın artık tek tesellisi, bürokrasinin, resmen de olsa kendilerini ve şeriatı hala kale almasıydı.
Bununla birlikte dönemde Keçeci-zâde İzzet Molla (1784-1829) tisnaî, uzak-görüşlü âlimler de vardı. II. Mahmud döneminin "Ahtu Cevdef’i sayılabilecek şair ve âlim İzzet Molla, ne yazık ki kırk dört gjjj oldukça genç bir yaşta hayata veda etmişti. Yeniçerilerin imhasında^ sonra 1827 yılında II. Mahmud’a sunduğu layihada devrimci diyebiJec,, ğimiz fikirler ileri süren (Heyd 1993: 30) İzzet, Osmanh’ya özgü aktivisf İslam anlayışmca Mehdî’nin gelişini de sembolik bir şekilde yorumlu, yordu. İzzet, savaş tekniği gibi objektif konularda akıl ve hikmetin kulla, mlrnasının önemini ve bu anlamda kaderci anlayışın dinî açıdan yanlışk ğım da dile getirmiştir (Mardin 1996: 194).
Genel olarak Mısırlı ulemanın modernleşme karşısındaki tavn da OsmanlI vakasına benzerlik göstermiştir. Osmanlı’da olduğu gibi Mı-sır’da da ulema arasında bir tabakalaşma vardı. Yerli, üst tabaka ulema, yabancı askeri bürokratik seçkinlerin hükümetine katılıyordu. Popüler iradenin temsilcisi olan ulema, sünnî dünyada aynı zamanda kamu maslahatının gözetilmesini öngören bir siyasî kültürle yetiştiğinden asla pervasız bir siyasî muhalefet göstermemiştir. guia de estambul Bu itibarla gerek Osmanlı'da, gerekse de Mısır’da ulema ile yönetim işbirliği, bir tür karşılıklı çıkar ilişkisine dayanıyordu. Mısırlı ulema da Osmanlı’da olduğu gibi siyasi mekanizmanın bir parçası olmasına rağmen genelde karar-ahcı olmaktan çok pasif bir şekilde bürokratlar tarafından pragmatik olarak alınan kararların onaylayıcısı olarak davranmak zorunda kaldığı için yeterince siyasi bilinç geliştirememişti.
Osmanlı örneğinden farklı olaralc Mısır’da bunu test etmenin çarpıcı bir örneği verilmişti. Fransız Devrimi’nin “hürriyet, müsavat, uhuvvet” ilkelerince medenileştirmek üzere Mısır’a gelen Napoleon, burada gerçekten yerli hâkimiyeti sağlama amacıyla hareket etti (Marsot 1968: 271), Örneğin divanlarda olduğu gibi geleneksel olarak dinî hiyerarşide Türk ulemaya ayrılmış en yüksek pozisyonları Mısırlı ulemaya verdi. Bu dönemde, işgalci Fransız gücü karşısında yerli Mısırlı ulema. Mısırlı tarihçi Abdurrahman Râfı’î tarafından “ze’âme şa’biyye” (popüler liderlik) olarak adlandırılan bir işlev gördü. guia de estambul Napoleon, Mısırlı ulemaya bir anlamda yönetimi devralarak demokrasiye geçiş teldif etmişti. Ancak Mısırlı ulema, işlerinin doğrudan yönetim değil, temelde yöneticilere danışmanlık olduğunu söyleyerek bu teklifi geri çevirmişlerdi. Onların politik sorumluluk almaktan kaçınmalarının sebebi, sadece asırların ürünü demokratik
İSLAM'DA MODERNLEŞME 373
kültüre yabancılık değil, aynı zamanda kendi kendilerine bu işlevi görme kabiliyetinden yoksun olmalarıydı (Crecelius 1983-, 101),
Dönemin tarihini yazan Câberlî başta olmak üzere Mısırlı ulema, Fransız işgalini tarihî yükselişe geçen Balı medeniyetinin gelişinden çok, ne kadar ağır da olsa er-geç savuşturulacak geçici bir siyasî-askerî kriz olarak görmüştü. Fransız gücünün çekilmesinden doğan boşluk üzerine ulema, bu yüzden, Mehmed Ali’nin iktidara geçmesine rıza gösterdi. Ulema, iktidara yükselişi ve ilk hükümdarlık dönemi esnasında Mehmed Ali ile işbirliğine girerek geçici bir nüfuz ve refah fırsatı yakaladı. Ancak Mehmed Ali, ulema arasındaki şahsî çekişmelerden yararlanarak onlan kolayca bertaraf ettikten sonra otokratik tarzda çoğunlukla yabancı danışmanlarla birlikte hazırladığı radikal reformlarını çekinmeden yürürlüğe koydu. Mısırlı ulema, yeterli siyasî bilinçten yoksun olduğundan süreci anlamlandırmakta aciz kaldı; modernleşmeyi, toplumun yeni bir dünyagörüşüne göre şekillenmesinden çok kendi imtiyazlı konumlarım sarsan nahoş, radikal değişiklikler olarak algıladı.
guia de estambul yazdı ve sundu..