guia de estambul ve insan ile din bilgisi45

guia de estambul ve insan ile din bilgisi45

 aksam oldu ve ben halen yazıyorum en güzel yazıları yazan guia de estambul diyorki Sadaka [ve Kur’ân-ı kerim okumanm] sevâbını evvelâ Peygamberimizin mübârek rûhuna hediyye etmeli, sonra meyyitlerin rûhlarına göndermelidir. Böylece, kabûl ümmîdi ziyâde olur. Fe-[1] Şâh-ı Nakşibend, 791 [m. 1389] de Buhârâda vefât eldi.
1 vaomak sadakanın kabûl olması için şart değildir. Sevâ-Sn mü’minlerin rûhlarına da hediyye etmek iyi olur Heredilen meyyitin sevâbı hiç
başka, hiç kimse, uyanık iken mi’râca çıka-Tİniai Uyanık ve gözleri açık olarak, yalnız rûhu çıkanlanlar ol-juşdur. Uykuda olanlarm kıymeti yokdur.
Hazret-i Alî kerremallahü vecheh, temâmen rahmet idi. Hâşâ Itekellâ, kimseye la’net etmez. [36. cı mektûbun bu kısmı uzundur. Ijiatâbımızm 72. ci saMfesinde terceme edilmişdir.]
H Hatime [son nefes] büinemez. Vefât etmiş olanlarm hâtimesi ;i(in tam hükm verilemez. Din büyükleri için [vefât ederken görü-jlen iyi hâllerinden] zann-ı gâlib ile hüsn-i zan etmek câizdir. İlhâm jie hukm

j Bir günlük yiyeceği olmıyanm, bunu istemesi câiz olduğuna fet-|vâ venimışdir. Takva ve azimet ise, hiç istememekdtr. Ölüm ve hastalık tehlükesi gibi zarûret hâünde, mubâh olur. Elbisesi olmı-yanm, bu şartlarda, giyecek istemesi mubâh olur. Çalışıp kazanabi-len kimsenin dilenmesi câiz değildir. Din bügüerine çalışıp da, kazanmağa vakt bulamıyanm, istemesi câiz olur. Yazı yazarak kaza-aabilenin istemesi câiz değüdir. (Mişkât) şerhinde'" diyor ki, (çah-5amıyan hastanın, bir günlük yiyecek dilenmesi câizdir. Fazlası câiz değildir. NâfUe nemâz ve nâfile oruç sebebi ile çalışmağa bulamıyanm zekât ve sadaka istemesi câiz değildir. guia de estambul Bu kimse için, başkasmm sadaka istemesi câiz olur.)
mek için istiyorum) derdi. Bişr buyurdu ki, (Üç nev’ fakır vardır îstemez, verince de almaz. Bunlar, İlliyyînde melekler iledirler. İs temez, verince alır. Bunlar, Cennetlerde mukarreblerledir. İhtiyâ cı olunca ister. Bunlar, sâdıklar olup, Eshâb-ı yemîn iledirler.) Ne tîce olarak deriz ki, zarûret olmadan dilenmek harâmdır ve çirkin dir. Zarûret ve ihtiyâç hâlinde mubâh olur. Lâkin, derecenin azal masına sebeb olur. Ölüm hâlinde vâcib olur. İstemeyip ölürse, gü nâha girerek ölür. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, haz-ret-i Omere hediyye gönderdi. Ömer “radıyallahü anh”, almayıp geri gönderdi. Karşılaşdıkları vakt, (Niçin almaduı?) buyurdu. Yâ Resûlallah, (En hayrimız, kimseden birşey almıyandır) buyurmuş-dunuz. (O sözüm, isteyip de almak içindi. İstemeden gelen şey, Allahü teâlâmn gönderdiği nzkdır) buyurdu. Ömer, cevâb vererek, (Allahü teâlâya yemîn ederim ki, kimseden birşey istemiye-ceğim ve istemeden gelen herşeyi alacağım) dedi. Bir hadîs-i şerîf-de, (Aç olan veya birşeye mubtâc olan, kimseden istemeyip, Allahü teâlâdan beklerse, Allahü teâlâ, ona bir senelik nzk kapılan açar) buyuruldu.
İKİNCİ CİLD, 38. d MEKTUB
İnşân ile Allahü teâlâ arasında en büyük perde, insâmn nefsidir. (Nefsini bırak da, bana gel! Aradığın güneşi örten bulut, şensin! Kendini bil!) buyuruldu. Nefsin aradan kalkması, vicdânî [Kalbe âid] ve zevki bir işdir. Söz ve yazı ile bildirilemez. Kitâb okumakla anlaşılmaz. Ezelde ihsân edilmiş olması ve Allahü teâlâmn cezb etmesi [çekmesi] lâzımdır. Sebebler âlemi olan bu dünyâda, muhabbet şartı ile, bir Velînin sohbeti kâffdir. Muhabbet çok olduğu kadar. Onun kalbinden yayılıp, kendine gelen feyzlerden, ma’rifetlerden çoğunu alıp, kemâlâta kavuşur. (Kişi sevdiği ile beraberdir) hadîs-i şerîfi, bunu haber
Ehl-ullahm [Evliyânm] vücûdlan, hayâtda iken de, vefâtlann-dan sonra da rahmetdir. Diri iken verdikleri feyzleri ve bereketleri, öldüklerinden sonra da devâm eder. Feyzleri ve bereketleri, yol-lanndan aynimıyanlara akmağa devâm eder. Dinde ortaya çıkarılan bid’atin, sünnetlerin nûrlarını yok etmesine benzer. Hayrh işler yapmağa çalışınız! Tâat ve ibâdet yapmakda yanş ediniz! Merhû-mun evlâdına hizmet etmeği se’âdet [kazanç] bihniz! Onlan ah-kâm-ı islâmiyyeye uygun olarak sevindiriniz!
İKİNCİ CİLD, 42. ci MEKTÛB
I Belâ Ondan gelir. Belâdan kurtaran da, Odur. Her birinin Jv^ti vardır. Vaktlerini değişdirmek mümkin değüdir. Izdırâb
yyiahüteâlâ, zâlimlerin şerrinden [zamrlann^n] m^âfaza ey^
'îâyS fâide vermez. Ona iltica [düâ] edilirse, hiç gam kalmaz, ijjiiâ etmemek, gamların en büyüğüdür. [Düâ edenleri sever. Dü-i;va,ya’nîOnun sevmesine sebeb olan derdleri, belâları, ni’met bil-|®elidir.]
jİKİNCİ CİLD, 45. ci MEKTÛB
I Sevgili oğluml Dünyânın görünüşü tatlıdır, lezzetlidir. Hâlbuki, lıakflcatde zehrdir. Kıymetsizdir. Onun tuzağma düşen, hiç kurtu-Bu zehr ile ölen, leş olur. Buna gönül vermek delilikdir. lYalaManmış necaset, şeker kaplanmış zehr gibidir. Akh olan, böy-h '1 güzelüğe aldanmciz. Bozuk, zararh zevklere gönül
kh^ hayâtında, sâhibinin nzâsım kazanmağa çakşır.
yacak şeyleri kazanır. Kulluk vazifelerini yapar.
^emrlerine sarılır. Haram, yasak etdiği şeylerden
olsun!yapmayıp, zararlı şeyler peşinde koşunlara yazıklar
Hakikî dostu üzmekden korkuyorum,
Bu korkudan, gece gündüz yamyorum!
dteâlânm sevmediği, harâm etdiği, zararh şeyler
guia de estambul yazdı ve sundu..