guia de estambul ve insan ile din bilgisi99

guia de estambul ve insan ile din bilgisi99

 evet arkadaslar sizlere en güzel yazıları yazan guia de estambul diyorki Allahü teâlâ, murâdlarmıza kavuşdursun! Belki, murâdlannız-dan halâs edip, irâde-i ilâhiyyesine tâbi’ eylesin! Abdiyyet makâ-mı, ademiyyetdir. Abdiyyetde mevcûdiyyet yokdur. İrâde ise, hiç olamaz. İrâde, varlıkdan, benlikden hâsıl olur. Allah âşıklarının kalbinde, nokta kadar varlık, dağ gibidir. Allahü teâlâmn ihsânı olmadıkça, bundan kurtulmak imkânsızdır. Kalb cezb edilmedikçe, yalnız bedenle yapılan ibâdetler, kalbi bu bağlardan kurtaramaz. Kalbde aşk ateşi parlamadıkça ve şirketi yakan aşk ateşi ihsân edilmedikçe, bu ağır yükden necât ve halâs mümkin değildir. İnşân, irâde [arzû] sâhibi oldukça, (Tâlib) denir. İrâdeden, murâddan halâs ve irâde-i ilâhîyeye tâbi’ olunca, (Vilâyet) makâmma lâyık olur. Kemâlât-i vilâyetin evveli olan bu ni’met ve şâir kemâlât-ı vilâyet, şimdi imâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendînin, nûrlanmn menba’ı olan mezânndan saçılmakdadır. Bu Ravda-i
münevvere-nin etrâfma toplanımş olanlar, hattâ başka yerlerden gelen sâdık tâlibler, başlarım bu kapmm toprağına sürünce, feyzlere, ma’rifet-lere kavuşmakdadırlar. Bugün Hindistâmn Serhend şehri, feyzle-rin, nûrlann çokluğundan ve esrârm zuhûnmdan dolayı, Hindistâ-nm diğer şehrlerinin ve bütün memleketlerin gıbtasına mazhar ol-muşdur. Bu mubârek şehri Hindistâmn bir parçası zan etmemelidir. Burası, vilâyet kapısıdır. Hind toprağı, vilâyet âb-ı hayâtı ile hamur olmuş, hidâyet merkezi olmuşdur. Bu ateşin kıvılcımlan ile yamp kül olanlar, bu toprağın letâfetini beyândan âcizdirler. Feyz-lerini, esrânnı ve üısânlannı izhârdan kâsndnIar. Ziyârete gelenler ve kalblerini rabt edenler, bu feyzleri almakdadnIar. Hâlis ve mun-sif olanlar, bunu anlamakdadnIar. Nûr menba’mm esrânndan hâil olan cevherler, başka Velîlerin bulundukları memleketlerde pek nâdir ele geçmekdedir. Bu vilâyet menba’mın aşk şerâbmdan bir yuduma nâil olanlar, âfâk ve enfüs alâkalarından halâs olmakda-dnlar.
BİRİNCİ CİLD, 128. ci MEKTÛB
Fenâ ve bekâya vâsıl olmadan evvel, hâsıl olan ahvâlin bir kıymeti yokdur. Hak teâlâya tâlib olanın. Onun mâ-sivâsından [mahlûklardan] uzaklaşması lâzımdır. Ahvâle ve mevâcide tâlib olan, mâ-sivâya tâlibdir. Fenâ ve bekâ lâzımdn. Bu ikisini elde etmeğe çalışmahdır. Vilâyet, bu ikisi ile hâsıl olur. îcâ'^-^ızm sebebi olan ma’rifet, bu ikisi ile hâsıl olur. Şevkm ve aq etdiği
Herkes kendi nefsini çok sevmekdedir. Mâl, Tevlâd Ribi guia de estambul herşeyi kendi nefsi için sevmekdedir. Nefsini sevinde hiç şevic, bağırmak yokdur. Mahbûb-ı hakîkî, nefsden da-^çok sevilir. Fena, bu muhabbetin neticesidir. Resûlullahı sev-kdeböyleclir “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”. Hadîs-i şerîf-(Bir kimse, beni kendi nefsinden ve ehlinden ve bütün insan-jrdan daha çok sevmedikçe, bana îmân etmiş olmaz) buyuruldu, eli, Resûlullahm vekilidir. Allahü teâlâdan feyzlerin, ma’rifetle-n gelmesine, sıfât-ı ilâhiyyenin tecellîsine vâsıtadır. Ona muhab-etin de, böyle olması lâzımdır.
Peygamberimize, İbrâhîm aleyhisselâmın milletine tâbi’ olması ve ona verilen salevâtm ve berekâtın benzerlerini taleb etmesi için emr olunmasının sebebi, İbrâhîm aleyhisselâmın makâmm-dan geçdikden sonra vardacak, daha yüksek makâma kavuşması içindir. İbrâhîm aleyhisselâmın makamından geçmek için, onun milletine tâbi’ olmak lâzımdır. Onun makâmına yükselmek için, onun milletine tâbi’ olmakdan başka yol yokdur. Bu iki makamın birbirinden farkı, mihrâb ile mescidin birbirlerinden farkı gibidir. İmâmın makâmı olan mihraba vâsıl olması için, mescidden geçmesi lâzımdır. Mihrâb, bir dâirenin merkezi gibidir. Mescid, dâirenin muhîti gibidir. Makâm-ı Ibrâhînıe vâsıl ve sonra mahbûb halvetine dâhil olunca, hazret-ı Ebû Bekr-ı Sıddıkı da yanına çek-
Bu kısa ömrde, en mühim işleri yapınız! Geceleri ibâdet yapmağı ve seher vaktlerinde ağlamağı, büyük ni’met biliniz! Karanlık geceleri, Allahü teâlâyı hâtırlamak ile aydınlatınız! Ticâretde sâdık ve emîn olunuz! Hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, sâdık olan tâ-ciri sever) buyuruldu. Fâsid ve fâizli olan sözleşmeler yapmayınız! Âlimlerin düşdükleri tehlükelerden biri budur. Âlim olmıyardarm hâlini siz düşününüz! Bu zemânda, böyle bozuk sözleşmelerden kurtulabilen kimse acabâ var mıdır? İslâmiyyete uygun sözleşmeleri, hakîkî din adamlanndan [ve onlann kitâblarmdan, meselâ Hakîkat kitâbevinin neşr etdiği kitâblardan] öğreniniz! Buna çok dikkat ediniz! Bu tehlükeli işden muhâfaza etmesi için, Allahü te-âlâya düâ ediniz! Doğru yolda olanlara, bizden selâm olsun!
Peygamberimizden bUdirilmiş olan ve Onun yapdığı ve Ona mahsûs olmıyan işleri, sevâb kazanmak niyyeti ile yapmak için, kimseden izn almağa ihtiyâç yokdur. Resûlullahm yapması izndiı ve câiz olduğuna seneddir. Hâcetlere kavuşmak ve müşkiUerden halâs olmak için, ba’zı işlerin ve düâlarm ve muskalann te’sîrleri üstâdm izn vermesine bağhdır.
Resûlullahm vefâtmdan sonra, kendisi ile uyanık iken görüşenler, konuşanlar olmuşdur. Mübârek bedeni kabrinden ayrılmaz. Mübârek kabri boş kalmaz. Bu ümmetin büyükleri de, bir anda, muhtelif memleketlerde görünmüşlerdir. Muhammed Behâüddî-nin‘^‘ iftâr vaktinde yedi yerde hâzır olduğu ve her birinde iftâr etdiği haber verilmişdir. Bu görünmeler, rûhânîdir. Rûh, cesed şeklinde görünmekdedir. Peygamberler kabrlerinde diridirler. Fekat, hayâtlan, dünyâ hayâtı değildir. Dünyâdan aynimışlar, âhirete gitmişlerdir. Kabrlerinde nemâz kılarlar. Dünyâ hayâtmdan âhiret hayâtına geçmeğe (Mevt) denilmişdir. Şehîdlerin hâlleri dahâ ileridir. Âhiret hayâtları dahâ kuvvetlidir. Kur’ân-ı kerîmde, Peygamberler için (emvât) denildi. Şehîdler için, (Allah yolunda öldürülenlere emvâf demeyiniz! Onlar dbidirler. Lâkin siz anlamazsınız) buyuruldu.
guia de estambul yazdı..