guia de estambul ve varlık ve hiclik764

 guia de estambul


guia de estambul ve varlık ve hiclik764 bugün sizlere en güzel bilgileri yazan guia de estambul diyorki  şey gerçeğin yalnızca bir bölümüdür, Kendi-içinden yayılmayan jiTilemlerin varlığının kendi-içinin özgürlüğü açısından bir dış sınır olamayacağımı gösterdik. Kendi-için, sonradan kendisi olmak üzere önce insan değildir ve (;endisini a priori olarak verili bir insan özünden itibaren oluşturmaz; tam tersime, kendini, kişisel kendi olarak seçmek için gösterdiği çabayladır ki, kendi-için, l^endisini bir insan kılan birtakım toplumsal ve soyut özelliklerin varoluşunu ayakta tutar; insan özünün öğelerinin peşinden gelen zorunlu bağlantılar ancak özgür bir seçim temelinde ortaya çıkarlar; bu anlamda, her kendi-için kendi varlığında insan türünün varlığından sorumludur. Ama kendi-için, kendisini ancak kökeni olmadığı birtakım imlemlerin ötesinde seçebilir ve bizim ayrıca bu yadsınmaz olguyu da aydınlatmamız gerekiyor. Gerçekten de, her kendi-için, kendisini ancak milliyetin ve türün ötesinde seçerek kendi-için olur, tıpkı ifadeyi de ancak sözdiziminin ve yapım eklerinin ötesinde seçerek konuştuğu gibi. Bu “öte-delik, ötesine geçtiği yapılar karşısında onun tam bağımsızlığını sağlamaya ye-terlidir; ama yine de, kendisini buradaki-bu yapılara nispeten ötede halinde oluşturur. Bunun anlamı nedir? Şudur ki, kendi-için, başka kendi-içinler için dünya olan bir dünyanın içinde belirir. Veri budur. Ve daha önce gördük, bizatihi bu yoldan, dünyanın anlamı ona yabancılaşır. Bu demektir ki, tam da dünyaya kendisi tarafından getirilmeyen anlamlar karşısmdadır. içinde belirdiği dünya kendini ona çoktan bakılmış [deja regardö], dolaşılmış, keşfedilmiş, her bir yönden işlenmiş ve bizatihi bağlamı çoktan bu araştırmalarla tanımlanmış olan şey olarak verir; zamanını yayacağı bizatihi edimi içinde, zamansal doğrultusu çoktan başka zamansallaştırmalarla tanımlanan bir dünyanın içinde zamansallaşır; bu eşzamanlılık olgusudur. Burada bir özgürlük sınırı söz konusu değildir, ama kendi-için asıl oradaki-bu dünyanın içinde [dans ce monde-lâ] özgür olmak zorundadır, bu koşulları dikkate alarak -yoksa ad libitum [olarak] değil- kendini seçmek zorundadır. Ama öte yandan kendi-için, belirirken, başkasının varoluşuna maruz kalmaz, bu varoluşu bir seçim formunda kendine göstermek zorundadır. Çünkü başkasını bir seçimle özne-başkası olarak ya da nesne-başkası olarak 'kavrayacaktır*”. Başkası onun için başkası-bakış olduğu ölçüde yabancı teknikler yadaimlemler söz konusu olamaz; kendi-için başkasının bakışı altında kendisi-® Evrenin içindeki nesne olarak duyumsar. Ama kendi-
doğru başkasının ötesine geçmek suretiyle onu bir aşılmış-aşkmlık kıld verinin amaçlara doğru özgürce ötesine geçilmesi olan şey de kendi-ı içindeki imleyici ve verili (kendinde halinde donmuş) davranış olarak Nesne-başka bir amaçlar göstergesi lindicateurs de finsi haline gelir ve ken/^'' özgür projesi tarafından nesne-davranışlann amaçları gösterdiği bir içine fırlatılır. Böylece, aşılmış aşkmiık olarak başkasının mevcudiyeti, amaçlara uzanan verili bileşimlerin açınlayıcısıdır. Ve araçlan amaç, araçlar belirlediğinden, nesne-başkaları karşısında belirişiyle birlikte keniijj, de dünya içinde kendisine birtakım amaçlar gösterir; amaçlarla dolu bir duijj^^ ya gelmiştir. Ama teknikleri ve amaçları, böylece kendi-için bakımından beis; 1er de, bunların, kendi-içinin başkası karşısındaki özgür tavır alışıyla line geldiğini de iyi görmek gerekir. Başkası, kendi projelerinin birtakım telgiı]. 1er olarak kendi-içine açınlanmalarını tek başına sağlayamaz; gerçekten de lij kası için, kendi için mümkün olanlara doğru kendisinin ötesine geçtiği ölçıi(ij teknik yoktur; kendini bireysel amacından itibaren tanımlayan somut biryapıjii vardır. Bir pabucun topuğunu onaran ayakkabı tamircisi kendini “bir tekniıç. guluyormuş gibi” hissetmez, durumu, şu ya da bu eylemi gerektiren şey okai şuradaki deri parçasıyla bir çiviyi gerektiren, olarak kavrar. Kendi-için başla karşısında konum aldığı andan itibaren, teknikleri de, aşılmış aşbınlıblml başkasının davranışları halinde dünyada belirir. Dünya üzerinde burjuvalar işçiler, Fransızlar ve Almanlar, nihayet insanlar, bu anda ve yalnızca bu andak-lirirler. Gerçekten de, başkasının davranışlarının dünya üzerinde birtakımıd-nikler gibi açığa çıkmasından kendi-için sorumludur. İçinde belirdiği dûn)» falan ya da filan teknikle işaretlenmiş olmasını sağlayamaz (“kapitalist” ya da % ğal ekonomi tarafından yönetilen” bir dünyada ya da bir “asalak uygarbğın'ip de belirmesini sağlayamaz) ama kendisini tam da bir dışsallığı başkasınageti® kişi yaparak, başkası tarafından özgür proje olarak yaşanan şeyin teknikolard dışarıda varolmasını sağlar. Kendi-için böylece, kendini dünyanın içindesef' rek ve tarihselleştirerek, dünyayı da tarihselleştirir ve kendi teknikleriyle ona rih düşer. Buradan itibaren ve tam da teknikler nesneler gibi göründûklennfe kendi-için onları kendi teknikleri kılmayı seçebilir. Kendi-için, Pierre ve Paul® belli bir tarzda konuştukları, bisiklete binerken ya da otomobil kullanırken dan gittikleri, vb. bir dünyada belirerek ve bu özgür davranışları anlamlıne?^ 1er halinde oluşturarak, trafikte sağ şeridin izlendiği, Fransızca konuşulan
Varlık ve Hiçlik
Ijjr dünyayı vareder. Kendi-için, başkasının bir projeye angaje olmuş bir özgürlük tarafından temellendirilen ve taşınan edimindeki içsel yasaların nesne-davra-nesnel kuralları haline gelmelerini ve bu kuralların bütün benzer davranışlar içiü evrensel geçerlilik kazanmasını sağlar. Böylece davranışların taşıyıcısı ya ja nesne-edimci de esasen herhangi biri haline gelir. Özgür seçiminin sonucu plan bu tarihselleştirme kendi-içinin özgürlüğünü hiçbir şekilde kısıtlamaz; tam tersine, onun özgürlüğü oradaki-bu dünyada devreye girer, asla bir başka dünyada değil, varoluşu oradaki-bu dünyada kendisi için soru haline gelir. Çünkü özgür olmak, içinde bekrilen tarihsel dünyayı seçmek değildir -bunun hiçbir anlamı olamazdı-, ne şekilde olursa olsun, dünyanın içinde kendini seçmektir. Bu anlamda, tekniklerin belli bir halinin insanın imkânları için kısıtlayıcı olduklan-nıvarsaymak saçma olur. Hiç şüphesiz Duns Scotus’un çağdaşı olan biri otomobil ya da uçak kullanmayı bilmez; ama bizim kendi bakış açımızdan bize göre bilgisizdir, çünkü biz otomobilin ve uçağın varoldukları bir dünyadan hareketle onu belli bir teknikten yoksun olarak kavrarız. Bu nesneler ve onlara göndermede bulunan tekniklerle hiçbir türden hiçbir münasebeti bulunmayan bu kişi açısından, burada düşünülemeyen ve tadılamayan mutlak bir hiçlik gibisinden bir şey vardır. Böylesi bir hiçlik, kendini seçen kendi-içini, hiçbir biçimde sınırlandıramaz: hangi yönden bakılırsa bakılsın, bir eksiklik gibi kavranamaz. Şu halde kendini Duns Scotus’un zamanında tarihselleştiren kendi-için, bir varlık doluluğu içinde, yani tıpkı bizimki gibi, olabileceği her şey olan bir dünyada hiçle-şir. Albigeois’ların ağır toplara sahip olmadıkları için Simon de Montfort’a direnemediklerini ileri sürmek saçma olurdu; Trencavel senyörü ya da Toulouse kontu, kendilerini top bataryalarına hiçbir biçimde yer olmayan bir dünyanın içinde ne iseler öyle seçmişler, siyasetlerini oradaki-bu dünyada belirlemişler, o dünyada asken direniş planları yapmışlardır; kendilerini Cathare’ların sempatizanı olarak bu dünyanın içinde seçmişlerdir; ne olmayı seçtilerse ondan ibaret olduklarından ötürü, Panzerdivisionen'lerin ya da R.A.F.’m dünyası kadar kesinlikle dolu olan bir dünyanın içinde olmuşlardır kesinlikle. Böylesine maddi teknikler için geçerli olan şey daha incelikli teknikler için de geçerlidir; VI. Raymond zamanında Languedoc’un küçük senyörü olarak varolmak, bu senyörün varolduğu ve kendini seçtiği feodal dünyanın içinde konumlanıldığında belirleyici de-Wr. Francia ile Güney arasındaki bu bölünme, ancak bugünkü Fransız birliği
Raymond’un vasal senyörüne sonsuz sayıda seçim imkânları sunuyor()^|, bundan fazlasına sahip değiliz. Aynı ölçüde saçma bir soru, çogu zatnat) cı bir düş tarzında sorulup durur: çağdaş fiziği bilseydi Descaries ne ı'*'*'’ Böyle bir soru, Descarles’ın, zamanının bilimindeki durumla az çok sın^^ mış ve değiştirilmiş a pıiori bir doğaya sahip olduğunu ve bu ham dogam^, geniş ve daha kesin bilgilere etkide bulunacağı çağdaş döneme taşınabil. ^ varsaymaktır. Ama aynı zamanda da, Descartes’ın ne olmayı seçtiyse o old * nu, bu seçimin hem üstlendiği hem de aydınlattığı bir bilgiler ve tekniklerdi yasından itibaren kendinin mutlak bir seçimi olduğunu unutmaktır, bir başka tarihte kesinlikle düşünülemeyen mutlak bir tarihten yararları, mutlaktır, çünkü kendi kendisini yaparak kendi tarihini yapmıştır, hemen önceki matematik bilgilerin kesin halini bir başkası değil, o ve bunu, hiçbir bakış açısından ve hiçbir koordinat çizgisine kıyaslayapılamjjj cak nafile bir sayım işlemiyle değil, analitik geometrinin ilkelerini belirley^ yani tam da bu bilgilerin halini tanımlamaya imkân veren koordinatlar çirgısj icat ederek yapmıştır. Şimdiki zamanı aydınlatmaya imkân veren şey, burada4 yine özgür icat ve gelecektir, tekniğin bir amaç doğrultusunda mükemmeli^, rilmesi tekniğin durumunu değerlendirmeye imkân verir.
Böylece kendi-için nesne-başkası karşısında kendini olumladığındatekfc de keşfeder. O andan itibaren bunları sahiplenebilir, yani içseüeştirebiiir.Ama. m anda: 1) bir tekniği kullanmak suretiyle kendi amacına doğru tekniğin te ııe geçer, kullandığı tekniğin her zaman ötesindedir; 2) içselleştirilmiş ote dan ötürü, herhangi bir nesne-başkasının imleyen ve donmuş salt davranışıoh teknik, teknik olma vasfını kaybeder, düpedüz ve sadece verinin amaçlaradf ru özgürce ötesine geçilmesiyle bütünleşir; onu kuran özgürlük taralından alınıp taşınır, tıpkı lehçenin ya da konuşulan dilin tümcenin özgür projesi tan-fından taşınması gibi. İnsandan insana teknik münasebet olarak feodalileyok Feodalite, senyörüne körü körüne bağlı falanca insanın bin türlü bireyselpf siyle taşınan ve ötesine geçilen salt bir soyutluktan ibarettir. Bununla asla bit® tarihî nominalizme ulaşmayı amaçlamıyoruz. Feodalitenin vasallerin sûzc»i’ le ilişkilerinin toplamı olduğunu söylemek istemiyoruz. Tersine, feodaliteni»^ ilişkilerin soyut yapısı olduğunu düşünüyoruz; o dönemin bir insanının heıp»' jesi, somuta doğru bu somut uğrağın ötesine geçilişi olarak gerçekleşmek zon''' dadır. Dolayısıyla feodal tekniğin ilkelerini ortaya koymak için ayrıntıya
guia de estambul yazdı..