guia de estambul ve islam bilgilerim55

 guia de estambul


guia de estambul ve islam bilgilerim55 bugün yine sizler icin elimizden gelen gayreti gösteren guia de estambul çok öçalıstı ve guia de estambul dediki bakılırsa -ki onlar, önceden nisap miktarı malı olan için, zekâtın farz olmasını namaz gibi mutlak vaktin girmesine bağlı görmezler- kişi, eğer nisabı dolduran bir zekât mükellefi ise yıl gelmeden kendiliğinden ödeme yapabilir ve gelecek yılların zekâtını da onlara mehsuben önceden ödeyebilir ki bunun Pe^^gam-ber (s.a) döneminden misali de bulunur. Ancak fakihlere göre önceden nisap miktarı malı olmayan ve bu yüzden zekât mükellefi sayılmayan birisinin ön ödemesi zekât değil ancak sıradan bir sadaka sayılabilir; Peygamber’in amcası Abbas (r.) zekâtını öderken gelecek yılın zekâtıyla birlikte ödemiş veya âcil birzamret dolayısıyla Pej^gamber ondan henüz ödeme vakti gelmeden zekât isteğinde bulunmuştu. Bundan haberi olmayan o mahallin zekat memuru Hz. Ömer (r.) Abbas’ı Resûlüllah’ın huzuruna celbetmiş ve onun tasdikiyle durum ortaya çıkmıştı. Hatta Ebû übeyd’in kaydettiği bir başka rivayetten anlaşıldığına göre de Abbas’ın, bir malî sıkıntısı dolayısıyla, bu sefer Pe\;gamber tarafından bir zekâtı ertelenmişti de sonraki sene ondan iki zekât birlikte alınmıştP^. Pei/gamber, bir ihtiyaç sebebiyle erken ödemede Abbâs'ı mecbur etmek değil ona böyle bir teklif götürmüş olabilir. Nitekim İmam Şafiî Devlet beışkanının, yoksul kişilerin âcil ihtiyaç içinde olduğunu gördüğünde vaktinden önce zekât isteğinde bulunabileceğini ancak bunun mal sahiplerinin rızasına bağlı olacağını söyler^^. İşte Fakihler yukarda serdettiğimiz görüşlerini İbn Abbâs’la ilgili bu hâdiseye dayandırırlar^^^Ben, aylık maeışlarından ay içinde peşin zekât ödeyen bazı kişilerle karşılaştığımı burada belirtmeliyim***. Esnaf ve sanatkârlar da kendiliklerinden bu yola gidebilirler.
Kendisinden çokça söz ettiğimiz Ebû Ubeyd’in kaydettiğine göre Hz. Ebû Bekir devlet gelirlerinden halka, 'atâ denilen türden maaşlarını dağıtırken onlara; Üzerinden bir sene geçip zekât tahakkuk etmiş malları (para ve ticarî eşyalar ki bunlar bâtın mallardır) olup olmadığını sorar ve olumlu cevap alırsa beyanlarına göre o malların zekâtını maaştan keserdi ki ondan sonra Hz. Ömer ve Osman da bu yolu izlemişlerdi. Ömer zamanında bu maaşlar ödenirken tüccar olanların ticarî mal varlıklarının zekâtı hesap edilip, bu zekât onlarır maaşından kesilirdi. Gene sahabeden Abdu//ab b. Mes 'ûd (r.a) da bu tarz
Ömer kendisinden önceki iktidarlarca haksız el koyulan meblağ ve kendi kurdurduğu Yüce dîvan (: mezâlim mahkemeleri) yoluyla sahipiefjj iade edilmesi sırasında bunlardan zekâtı kesmekteydi. Bu müellifin değeriç dirmesine göre burada vakti gelmiş zekâtlar tahsil ediliyor ve bu Hiaaşlardjjj^ geleceğe yönelik bir zekât alınmıyordu. Ancak o sırada -zekât zamanı geiı^ olması hasebiyle- yeni kazanç olarak maaş da alınıyorsa onun da zekâtı tahsü edilirdi^^. Mâlikîlerin ünlü fakıhi Sahnûn (160-240 h) eserinde; Yıl dolmada,, zekât alınmadığını, Hz. Ebû Bekir ve Osman’ın, maaşın zekâtını değil, maaş, lardan, vakti geldiğinde onların mallarına ait zekâtı kesip aldıklarını kaydeder böyle bir durum yoksa kişiye maaşı tam olarak verilirdi. Hata burada İma,,, Mâlik'ten nakledilen bilgiye göre, maaşlardan ilk zekât alan halîfe Muduiye olmuştur^^^ ki; “ 'Atalar ara kazançlardır, üzerlerinden yıi geçemeden onlar io„ zekât ı/oktur”, diyen Şafiî de eserinde aynı bilgiyi İ. Mâlik’ten naklen verme»;, tedir^™. Biz doğrudan İmam Malik'in kendi eserinde-. Devlet denetimi dışırcj kalıp kişilere ve onların beyanına bırakılmış, sözkonusu mallara ait zekâîm Hz Ebubekir, Hz. Osman ve Muavi^^e'ce Ata maaşlarından kesildiği habere:-; zaten görüyoruz ki bu tespitler ünlü hadisçi San’anî’nin eserinde de yerahris: Kaynaklardaki bu tespitlere bakarsak Hz. Osman'ın; Bâtın mallann zekât-kişilerin kendilerine bıraktığı yönündeki haberlerin tam gerçeği yansıîrr?; Vz. nnı rahatlıkla söyleyebiliriz. Elbet Hz. A/i'nin de tutumu öncekilerden::.;; olmayacaktır.
Devlet, belli bir bölgede baş gösteren kıtlık ve felâket gibi sebeplerle,',; di eliyle topladığı zekâtları, o yıl veya belli bir süre için durdurabilir ki biz Hz Ömer’in, Arabistan bölgesinde vuku bulan bir kıtlık senesinde o bölge içinbu yola gittiğini biliyoruz^’^. Bunun gibi, âcil ihtiyaçlar sebebiyle, en azındanb«l bir seviyedeki mükelleflerden gelecek senelerin zekâtına mahsuben zekâtta*'^ edebilmelidir. Hz. Abbas'la ilgili misal bu yönde ışık tutucu görünüyor .Pek
168Ebû Ubeyd, el-Emvöl, 416-417, 429, 437, ra. 1125-1130, 1178. 1226
169Sahnûn, el-Mudevuene, II, 390
170ŞâfüMI, 24
54 San’anî IV, 76 - 78; Muvatta. Zekât, 2 171 172 bak. Ebû Ubeyd, 585, ra. 1897, Belâzurî. 217-218; Kudâme b. Ca fer, v. 142/b; Genişbil^^ bak. C. Yeniçeri. Devlet Bütçesi, 161
* Bu konuda ayrıca “Zekât malî yılı ve ödeme takvimi” başlığına bak.
kadîm kaynağın verdiği bilgiye rağmen Şâfiî, Hz. Ebû Bekir ve Ömer'in, kıtlık olsun, bolluk olsun, Pe\;gamber (s.a)'den gelen bir sünnet olarak her yıl tahsilat yaptıklarını ve bir yıl itibariyle de hiç çift zekât almadıklarını söyler*'L Ancak burada gerek Hz. Abbas ile ilgili durumun gerek Ömer’in kıtlık yılında tahsilat yapmamasının istisnaî şeyler olduğunu unutmamak gerekir. Olağanüstü durum-lann hükümlerde değişiklik yapma yetkisi vereceği yönündeki fıkhî hüküm burada unutulmamalıdır. Bu kıtlık durumu sadece zekâtın tahsilini değil hırsızlığın cezasını da etkilemiştir. Nitekim Hz. Ömer’in söz konusu yılda; “KUltk yılmda el kesme {yoktur”, diyerek bu cezaya ara verdiği bilinmektedir'^”'.
C- EMLÂK, ARABA, ARAÇ Ve GEREÇLERİN ZEKÂTI
Başlıkta yer alan bu mallar bizzat ticaret malı olarak alınıp satılmıyorlarsa yani kişinin ticarî malı değillerse toplam değerleri üzerinden zekata tabi olmazlar. Üretim işlerinde, kira yahut çalıştırılarak kazanç sağlanan işlerde kullanılan, araba, araç-gereç ve emlâk/binaların toplam değerleri üzerinden zekâtı yoktur. Onlar çıllık gelirlerinden sene sonu itibarimle ondan elde kalan miktar üzerinden zekâta tabi olurlar. Zekât nispetleri 1/40 (: %2.5) dir.
Yukarıdaki hususları bazı misallerle açıklarsak: ticarî bir araba çalıştıran veya kirada dükkân, han ve evleri bulunan kişi zekâtını bunlardan elde ettiği gelirden elde kalan miktar üzerinden öder. Bir araba satıcısının başkalarına ait arabalardan belli bir ücret karşılığı satıp elde ettiği gelirin zekâtı da bu esas çerçevesinde ödenir. Nakliyecilikte kullanılan araba ve gemiler, ticarî müesseslerin işlerinde kullandıkları araç-gereçler ve iş yerlerine, fabrikalara ait tüm bina, tezgâh ve makinalar için kendi değerleri üzerinden değil ancak gelirleri üzerinden zekât ödenir. Yukarda verdiğimiz ilke doğıultusunda bu gelirler zekât malî yılı gelmeden önce harcanmış veya ondan önce onunla başka bir üretim araç-gereç ve binası alınmışsa bu gelirler de zekâta tâbi olmazlar. İnsanlara iş vermek ve iş imkânları açmak onlara zekât vermekten daha üstündür.guia de estambul sundu ve yarın yine devam edecegiz..