guía de estambul ile madde varlık bilgisi37

guía de estambul ile madde varlık bilgisi37 

 evet arkadaslar sizlere en güzel bilgileri yazan guía de estambul diyorki Seyr-i fi'l-menâma gelince: Te'essüf olunur ki henüz buna dâ'ir kat'i ve müsbet tarassudlar icrâ edilememiştir. Husûsiyle fennen dahi bir fâ'ideyi mûcib olacak gibi görünen böyle bir hâleti ihmâl etmiş olmak doğrusu pek büyük istigrâbı mûcibdir. Birtakım hâriku'l-âde ve masâl kabîlinden rivâyetlerden vazgeçilecek olursa, şimdiye kadar fennin seyr-fi'l-menâma dâ'ir öğrenebildiği şeyler pek nâkıs ve kifâyetsizdir. Seyr-fi'l-menâm hâline giren şahısların duvarlardan aşmak, bilinmeyen lisânları söylemek, yapıla[maya]cak işleri yapmak gibi hâriku'l-âdelikler
 guía de estambul

irebilecekleri iddi'asma [519] gelince, bu iddi'âmn ne kadar jjçnia ve ma'nâsız olduğu meydândadu. Çünkü seyr-fi'l-hâlinde bulunan bir kimse bi'l-âhere kendini lıâtırlayamaz ve o esnâda görmüş olduğu rü'yâların da bi'l-jhere hakîkaten yapılmış olduğunu zann ederler. Vâki'a, lıikâye edilen şekilleri iktisâb eyler.
Şimdi yeni bir seyr-fi'l-menâm hâdisesi daha vardır ki, ipnotizmadan sonra "letarji" nâmıyla sun'iyyen elde ölebiliyoruz. Vâkı'â bu pek eskiden beri tanman bir şey ise de bi'l-âhere DanimarkalI manyetizmacı Hansen tarahndan umûmî celselerle harc-ı âlem bir hâle sokulmuştur. Bu hâl bir nev’ uyku yâhûd bir ağırlık basma hâUdir ki, ale'l-âde hissizlikle birleşmiş olarak husûle gelir. Ve bu hâl altmda bulunan şahsm hiss-i uzvîleri kısmen felç hâline dûçâr olur. Bu uyku sun'î bir sûrette hiss uzuvlanrun cildin hâricinde bulunan kısunlanna bir te'sîr icrâ etmekle ve bu sûretle dtmâğm kışn üzerinde bir ihtilâl tevlidi ile elde edilir.
Garîziyyâtdan (fizyoloji) ziyâde maraziyyâta [520] (ilmu 1-emıâz) ta'alluk eden bu hâdise cümle-i asabiyyeleri az çok muhtel olup ve kanlarmda bir tagayyür bulunan pek az kimselerde husûl bulabildiği ve ancak bu kabil kimselerin seyr-fi'l-menâm hâline girebildikleri de nazar-ı i'tibâra alınmalıdır.
Burada manyetizmacılarm husûsi bir kuvvete yâhûd mâ-fevka't-tabfa bir kudrete mâlik olduğu zanm tamâmiyle boş ve bî-hûdedir. Bu gibi tecrübeleriyle manyetizmacılarm husûsi bir kudrete mâUk olduklarım zann ederek o yönde icrâ edilen tedkîkler neticesiz çıkmıştır. Çünkü her şey tabiidir ve tabri bir surette cereyân eder.
Yine birçok hâller vardır ki, bir sahnede manyetizmacı onlan icrâ ederken halk bir türlü sebebini anlayamaz. Meselâ hissizlik ve büyücek bir mesâfeden manyetizma -ki bunlar ipnotizma ameliyyeleri idâdmdandır- bunları tahfi bir sûrette îzâh etmek için fennin gecikmeyeceğini zann ediyoruz.
Bu bâbda, daha evelki bâblarmuzda söylediğimiz bütün bu sözlerden sonra, bunları dikkatle ta'kîb eden her kâri' [5211 Profesör Ule tarahndan söylenen âödeki sözleri tasdik eder. Acaba bütün hakikatlerin ve bütün hatâlarm menşe'i ^'islerimiz olduğu tasdik olunduktan sonra rûh denilen şeyin ^ânm mâddesinin tenasühüne â'id bir netice olduğımu kim ^âr edebilir?" [522]
Cibillî fikirler mes'elesi ve bu fikirlerin mevcûdiyyeti ihtimâli pek eski ve bizce pek mühim olan mes'elelerden birisidir. Çünkü tabfî felsefenin mütâla'ası esnâsmda birçok defa buna tesadüf olunur.
Bu mes'eleyi kısmen hail edebilmek için âtideki esâslan kabûl etmek iktizâ eder ki, o esâslar da şunlardır: İnşânın âlî bir âlemden husûl bulduğu fikrinden vazgeçmeli, şimdiki şeklini, mevcûdiyyetini ve bu mevcûdiyyetinin hakikatini, kendi gayr-i mâddî olan ilk hâline avdet edebilmek [523] ve bu arzı zarfdan (vücûd) kurtulmak temâyülüyle berâber ecnebi ve ânzî bir hâl olmak üzere kabul etmekten uzaklaşmak ve inşân ile onu husûle getiren tabfat arasmda mâddi olduğu gibi bir de ma'nevi râbıta ve münâsebet bulımduğunu tasdik eylemeli, nihâyet inşân kendi husûsi tabf atini bu kâ'inâttan alıyor, eğer bu kâ'inâttan ayrılacak olursa kökü topraktan ayrılan bir nebat gibi derhâl mahv olur demeli...
İşte mes'elenin esâsı bunlardan ibârettir. İşe böyle başlanmaz da birçok ilâhiyyât âlimlerinin yaphğı gibi laf tûfânlarıyla ve boş mücâdelelerle başlanırsa, çıkacak netice hiçbir ma'nâyı ifâde edemeyeceği derkârdır. Bu asrm birind nısfmda Almanya'da birçok feylosoflar te'essüf olunur ki böyle hareket ettiler. Fakat çok geçmeden tecrübî ilimlerin ve ferilerin önlerine çekdiği müdhiş mâni'ayı gördüler. Bu ilimlerin muzafferiyyeti ve son felsefenin yine tecrübe ve tarassuda istinâd eden nâkıd lisânı bu gibi boş ve bî-hûde münâkaşalara karşı büyük bir muzafferiyyet ihrâz [524] etmekte olduğu artık inkâr olunamaz hakikatler sırasma geçmektedir.
Descartes, rûhım tahayyülü kâbil olan her türlü vukûfla muttasıf olarak insânm vücûduna girdiğini tasdik ediyor ve
Hakîm-i meşhûr Doktor Abdulah Cevdet Bey ser-levhanın aslı olan Les idees innees ta'bîrini "hemzâd fikirler" diye tercüme ediyor. Bu tercümeyi şiddetle takdir ederiz. Fakat "hemzâd" kelimesi inne'm lafzen
denizden çıkarken, yani dünyâya gelirken hep bunları unutarak ileride yavaş yavaş tahattur eylediğini söylüyordu. İngüiz feylosoflarmdan Locke (1632'de doğmuştur) ki, hissiyyûn^ mesleğinin mü'essislerindendir. Dekar t'm bu iddi'âsma karşı şiddeüe i'tirâz ederek cibillî hiçbir fikrin mevcûd olamayacağına kâ'il oldu. Bu zâta göre bütün fikirler bir tarafdan tarassud ve tecrübeye, dîger tarafdan da tarassud ve tecrübe iaâ eden şahsm düşüncesine istinâd ediyordu. Locke'u kendi şâkirdlerinden ve meşhûr feylosoflardan Thomas Hobbes ta'kîb etti (tevellüdü 1588 de). Hobbes'a [525] göre her bilgi hissi tecrübeye mütevakkıfdır. Akıl ve zekâ denilen şey, hasseler vâsıtasiyle kabûl ve hiss asabları vâsıtasiyle naki edilen intibâ'lann bir hulâsası ve neticesidir. Şübhe yoktur ki Hobbes'un bu telakkisi Locke'a nazaran daha ilmi ve kat'î fakat her ikisi de tasdik ediyor ki bilgiler umûmilikten husûsîliğe doğru değil, husûsiHkten umûmihğe doğru gitmektedirler.
Biz, gâyet kat'i olan hâdiseler üzerine istinâd ederek cibillî fikirler mes'elesini Eflâtûn ve Descartes gibi telâkki etmemekte ısrar edeceğiz. Bizim anlayışımız, idrâkimiz dâhilinde hiçbir i'tikâd, hiçbir kanâ'at yoktur ki evvelden ihzâr edümiş olsun, hiçbir fikir, hiçbir hakikat yoktur ki ma'nevî ve cibillî vasıflarma istihkak iddi'â edebüsin, o her zamân, her iklimde, herkeste, her kavimde aym bulunsun! Her günkü tecrübelerimiz bımun tamâmiyle aksini isbât ediyor. Ve bize aradaki ihtilâfları pek bariz olarak gösteriyor. Yine bu tecrübelerimizden, inşân zekâsının, Virchovv'nun dediği gibi hissedilmez bir sûrette [526] inkişâf etmekte olduğunu ve bu inkişâfm hâsselerimizden gelen indbâ'larm adedi ve ehemmiyyeti nisbetinde bulduğımu müsbetbir sûrette öğreniyoruz.
"Vezikül" denilen ve bir kesecik şeklinde bulunarak ancak burdebîn ile tedkîk olunabilen gâyet küçük bir mahlûkdan inşâna kadar bütün hayvânlar vâlidelerinin dâhilinde şekil ve büyüklük nisbetleri altında hissedilmez bir sûrette inkişâf «ierler, İşte bu inkişâf esnâsmda mu'ayyen bir dereceye kadar gelen rüşeym, bulunduğu rahim dâhilinde hareket icrâ etmeğe
“Hissiyûn" kelimesi sensualisme'm mukabilidir. Bu meslekte her şeyin hisselerden geldiği, yani inşânda cibillî hiçbir fikir ve manevî hiçbir üss bulunmadığı iddi'â olunur.
guía de estambul yazdı ve sundu..