guia de estambul ile islam bilimleri77

 guia de estambul


guia de estambul ile islam bilimleri77 sizlere bugün de elimizden gelen gayreti gösterdik guia de estambul yazılarını yazdı ve guia de estambul diyorki "liütün mü'tninler birbirlerini sevmede, birbirlerine olan merhan ve lıUu/hrında tek vucut gibidirler; Bedende bir uzvun bir dertu oldui)unda vücudun diğer uzuvları u\;anıklık ve hararetle birbirl& {Hinlıma çağırırlar”^.Bu ucıJ^li'nicisından Peygamberin biyolojik ve fıtrî İşleyişleri ço ji anlaşılmaktadır. İnsan bünyesinin varlık ve selameti için oraya y lahı ahlAk ve kanunlar Peygamber tarafından yine o İlâhî İrade’nin is oplum hayatına yerleştirilmek istenmektedir. Bu işleyişten toplumun 'ilmesi için de gerekli kurumlar ihdasına ihtiyaç olacağı açıktır. Müs arıdaki hadisi, en yüksek insanlık ve ahlakî olgunluk anlamına gelip a bu yönde ileri hedef ve ülkü olarak gösterilen “el-Birr" başlığıneJ u makam ve derecede artık sevgiyle yöneliş ve sevgiyle koşmak bil
?lir ki bunu, bir hadiste geçen “îmanın tadına uarma’^ derece vi| înzetebiliriz. !
Bu anlatım ve ilkelere bakılırsa sevgi çerçevesindeki bir day •mşuluk. hemşehrilik ve vatandaşlıktan tutun da ümmetdaşlığa k boyutları kuşatıcı bir istek olarak ortaya konulduğu açıkça görülüı vim ve bir milletin değil bir ümmet ve tüm insanlığın Peygambe n ve yerelden başlayarak küresel hedefleri olur. Onun burada sö2 deri doğrultusunda “sevecen ümmef 'ı olduğu gibi "sevecen deııı irme hedefi olacağı da açıktır. Devletin muktedir, kötülerce kork ecen bir niteliğe kavuşturulması bir siyaset olmalıdır. Eğer devleti 2cenlik, koiaylaştırıcılık bulunmuyor da insanlar onun kürümle ıtı çekiyorlarsa o, Peygamber (s.a)’in, bir vücut misaliyle anla si bir topluluk ve öylesi devlet olma ahlâkından yoksun dernek
Bin bir çeşidiyle bitkilerin birbirleriyle kaynaşması yağmur \ da bir gürleştirmiştir! Peı^gamber (s.a) birbirine tutkun sağla 5inı inşa etme sadedinde dile getirdiği bir sözlerinde de o §öyl(
Ivfediyei'i/ikJ kitaplarına alınması erdemli bir ş«‘biı u'dinı’ I ladıl.ı’yı \'f luA'lesi bir ülkeyi gerçekleştirme amacına yönelik olmalıdır I İnlinin lesmı .soıumlulugıı da ilgililere ve belediye başkanlığına duşrrıektediı"' III »ın’da bu âyetti- geçen "e/be/edıı't-tayyib” kavramı, anladığım kadarıyla, iadıli mâıu’vi ve insani iklimi itibariyle hoş ve güzel bir ülke anlamını ılade eder Ikenın kutsal dı-geıleı iklimi bo/ulurea o artık kötü şeyler bitirir ki sö/ komisi ,'et meı a.-en bunu da dile gt'tirir. iMrlenmiş bir iklimde sâdece buna yrjl açanla -gil ülkedeki lu'ikes ve bütün insanlık onun tüm olumsuzluklarını
• bir arada bulunamazlar" ded''*. Elbet hasetlik ve sevgi bu ikisi de bir arad ılunama/l.ıı. Ruh ıliınyamızdaki o sevgi İlâhî kaynaklı olduğu gibi hasetlik c yfan kayn.ıklıdıı, Cinim tabiatında kötülük ve vahşet vardır. Haset hür tür iıspetölumlu dayanışma - paylaşmaların temelde rûhen karşısında olur. H İlik Hz Âdem’in çocuklarından günümüze insanlık tarihinde ve iktidar m deleleı inde nice olumsuz tarihî vak a ve olumsuz dönüm noktalarına im niştir Hz. Yûsuf (s.a)‘un kardeşleriyle olan hikâyesini de her kes bilir. Haset rçeklen in.s.ım çok çirkinleştirmektedir. Kur'an ve Peygamber, insanilik daki o güzellikler adına bu hasedin üzerine gitmişlerdir. Kur'an en som set ve benzeri şerlerden korunma duasıyla sonlanır. Kur’an bir âyette he Yüce Yaratıa’nm maddî-manevî nimetlerini, mülk-ü iktidarın sahibi sıfatı anlara dilediği yönde taksimine rıza göstermeme şeklinde anlatmış oh ksız elde edişlerin hesabı elbet bundan ayrı şeydir.
Hasenatın; gıizellik ve hayırların küçük günâhları silmesi misali haset •gamber’in dile getirdiği üzere, tersine olarak hasenatı yakıp yok ed »edin sevgisi olmayacağı gibi paylaşması da olmaz. Türlü türlü ve şk olarak derece derece olan haset önce kendi sahibini yer. Hadiste oı
A Mİ. 7/l.'i7: rkvlH>, 9,b7. 71, 112; Hac, 22/41
Dt’ğiijik hisbı’ kıtaplan için İslâm İktisadının tîsaslan adlı eserimizin kaynakçasına bak. tiırlemleı iklimine Sıitıip bir şehir ve ülkeyi inşâ ile ilgili âyetler, heıdisier ve yorumları için H hanımrd ue VaşacUğı Hayat adlı eserimdeki "Medine Kavramına Bakış" başlığına bakılabiliı Nesâî, 1'ihâ.j, 8
Gıpta ya gelince o; “Onda olduğu gibi, ondan eksilmeden, bende yaz ve arzusudur” ki bu muteberdir. Biz Kur’an'da ilk başta Fâtiha; )lun doğrusunu izleyerek maddî-mânevî nimetlere erişmiş insanlanr r öncelikle geçmiştekiler olur - ellerindeki o nimetleri değil onlara eı mı tcilep ederiz.
2-Ülfet Toplumunu İnşa: Kaynaşmış Bir Toplum Oluı Ve Siyasî Ülfet
Burada üzerinde durulması gereken bir diğer şey de ülfet toplu ektir. Zekâtın sarf yerleri ile ilgili âyette; “Kalpleri telif edilecek: ısın tmlacak olanlarda ilişkin bir fasıl bulunduğu mâlumdur Vme h liriyle sürtüşme ve husumet içinde olarak tam ateş çukurunun an bir halktan Allah’ın, bu din İslâm nimeti ile nasıl gönülleri lellef) bir toplum meydana getirip onları kardeşler yaptığı anlan »yetlerde hep kalpleri/gönülleri sevgiyle birleştirme ve kaynaştırni ; te’lîf kelime ve kavramı yer alır ki dilimizde de kullanılan ülfet ^ ıdan gelir. Yüce Allah bu te'lîf/kaynaşma meselesini bulutlarda ması gibi o fizikî hâdise için de kullanarak şöyle der. “Görmez m jkım bulutlan (oluşturup) dilediği yere sürüyor, sonra onlan biı lyna^ınyor, sonra da üs üt üste bir yığın haline getiriyor. İşte gc lur bunlar arasından çıkıyor ..Nur, â.
Bu rahmet nasıl ki bulutlarda o kaynaşma ile husule geliyorsa je kaynaşma da elbet kendi rahmetini bu şekilde üretecektir ^dan, aile ve halklardan bir millet, devlet ve daha da ileri bi bir ümmet/üst birliktelik meydana gelmesi de telif ile olmalı lak olan değerler, ortak ahlâk anlayışı onları bir arada tute k nemleri bulutlar telif ile bir araya getirmeden onlardar azdı.
SEVGİNİN KÖKLERİ. I’AVI A!jlMI V.- III I 'İYİ I I ’yMI Al II AKI
Hz. Peı^gamber (s.a)’in Medîm-’di’ ıifi(.fUli",litdif(i /.rısAr ılt; Muhâcirûn ırasındaki “muâhat/kardeşlik " sözIvijiiK’Sinl, Almıt-d lı I lanhi'l "tt'Tıf/ülfet ' soz-2şmesi şeklinde kaydeder’^ ki temoldi’ niıiks.ıl d.ı İm olmalıdır, liurada yeri qel-nişken şunu söyleyelim ki ülkemizde kızKna veıik-n rllj arlı, alfabedeki harften [eğil bu ülfetten gelir ve uygun söylenişi ile "c/ı/e"dır.
Peygamber, ülfeti/sevecenliği, müslümanın va/<îe(,ilrnez kişiliği olarak gös-’rirken şöyle der; “Mü’min kendisiyle kayna'jiları/seiJeren kişidir. Kaynaşmayan e kaynaştlamayan: seuecen ve sıcak kanlı olmayanlarda hayır yoktur Onun urada ülfet toplumuna ulaşmayı hedeflediği agıklır. Hz. Âişe (t.) rivayetiyle elen bir sözlerinde de o;
“Allah refiktir ve O her iş ve davranışta rifkatl/inceliği sever, erler. Refik dost anlamına geldiği gibi çok zarif anlamına da gelir.
Peygamber’in sevgi ve dayanışmayı işleyen bu yukarıdaki ve benzeri be-anlarında onun bunları, imanla birlikte ve bunun yanı sıra ayrıca sık sık vurgu apbğı “kardeşlik” temeline dayandırma gayreti içinde olduğu görülür. Aynı tan ülküsü etrafında oluşan “kardeşlik” içi boş bir kavram olmayıp bu, haya-1 her alanında içten ilişki ve bağlar olarak kendini gösterecektir. Bir birlerin jğazlayan topluluklardan İslam ile gönülleri kaynaşmış bir topluma geçildiğ ılatılırken bu, yukarıda da değindiğimiz üzere Kur’an’da şöyle dile getirilir;
“..Allah’ın size olan nimetini hatırlayın: Hani sizler birbirinize düşman kişik idiniz de O, gönüllerinizi kaynaştırdı (ülfet ettirdi) ve sizler onun bu nim( sayesinde birbirinize kardeşler oldunuz. Sizler bir ateş çukurunun tam ken nnda iken o sizi buradan kurtarmıştı”^^.
Bu kardeşlik iman ülküsüne bağlanınca artık; şu aşiret ve bu ırktan olr li konumlar burada bu üst değerin çok altında kalmışlardı. Akıllılık, huşum i dostluğa dönüştürmektir ki Hz. Peygamber dönemi bunun misalleri iudur. Burada önemli olan benlik engelini aşmaktır. Bundan da sonuçta i kârlı ve herkes daha güçlü çıkacaktır.
Bir ülfet bağı oluşturmayıp bir biriyle çekişir duruma düşen toplumun tacağı diğer olumsuzluğa gelince burada da Kur’an mü’minlere;
Ahmed, Müsned, 1, 190
Ahmed. Müsned. II, 400; ayrıca bak. V, 335
“Allah ue Resûlüne bağlılık gösterin ve bir birbirinizle sürtüşüp çel Birbirinize düşerseniz başarısızlığa mahkûm olur ve rüzgânnız/m cünüz sönüp gider. Sabırlı olun (Direnç gösterin). Allah sabır gös beraberdir”
uyan ve irşadında bulunur. Çekişme, birliktelik ile oluşacak o gü rü^ânn oluşmasına imkân vermez ve bundan da hepsi birden za Şüphesiz Kur’an bu çağrı ve uyarıyı tüm dünya müslüman toplulukla] Eğer tasavvuftaki; “çoklukta birlik” ve eski değimiyle kesrette vahdet o kendi fizik ötesi boyutundan alınarak bir de toplum hayatına, devi unsuruna ve daha geniş çerçevesiyle de birlikte olabileceği devletler t( bir ahlâk olarak yansıtılabilirse her halde mânâsız çalkalanmalar yerir kaynaşma ve onun canlılığına bırakmış olur. Hacı Bektaş Ve/î’nin o ge .'e Sünnet ahlâkını ve o genel tasavvuf! irşadı; “Bir olalım, iri olalım, söylemiyle dile getirdiği şey de işte budur. Bu, “ülfef’tir. Türkçe’de na içinde sohbet etmeye “muhabbet” denilir ki onun Arapça’da sev itesinde böylesi bir anlamı bulunmaz. Kur’an ve Peygamberin luklan ilke ve hükümde ayrılma, parçalanma yok bütünleşme^ ve ij n ve güzel şeylerde yarışma®^ vardır. Söz konusu bütünleşme de ilg örüldüğü üzere ülfet seviyesinde bir kaynaşma boyutuna taşınmalıı
Ülfet kendi harcını sevginin o Yüce Kaynağı’ndan alıp yoğı jfrün, kendisi arasındaki ülfetine gelince onun da maya ve harcı tan ve ülkü birliği olan topluluklarla daha büyük bir ülfet birliği ndine özgü daha iri bir medeniyet ortaya çıkarır. Diğerlerine g« jtekabüiyet esasları çerçevesinde ilişkiler ve hatta iyi ilişkiler kun lilir. ülfet ise çok farklı bir kaynaşmadır. Ülfet/kaynaşma kavga jir. Kanun bizi kavga ettirmeyebilir ve fakat o, ülfet kaynaşmasın nun için farklı değerler gerekir. Kur’an ve Peygamber öğretilı ülür ki onlar insanlığa bir çeşni medeniyet değil olması gere :ak kabul ettirmede güç kullanılmasına izin vermezler; çünkü ın yoktur. Oysa Kur’an gönülden kabulü esas alır, itaat ettirmt T karşı taraf silahlı bir cephe açmışsa burada onlan siyasî' konusu olabilir. İslâm medeniyet havzası dışındaki diğer me<
SI VOİNIN KC'Kl 1 Kİ KAN 1 A'.IMI VV III 1IİM I I ” AKI 1^01
diğer rnt’deniyel ve kiıltuı hrtv^olrtimm ı^t'ijilll ıdt ImUlılıUl.m / hı/ utûl '.fıresuKİekı “teânj/"^‘' mefİHinnı iıjine ılnlul, duııva millellı’il iyH' l.vıi'jiiM ve'iile'ii kimlikler boyutunda birer çesjniltM olaıak Kabul .-•.lılıuelidiı leK du^e bir iTiederııyet ve onun küllüriinim dayatılrnası, uayıi lUideMillolıı iıK",indı' bu, kadım satdırqan bir cephe hcueketinin süıeııeleu dıa'aıııı -..avılıı
-Devlet, halk ve kurumlar anımı iUfrl:
Sâdece kişiler ve halk boyutunda (kM'ıil, b.ılkla devlet ve kurumlar ara<;) bir ülfeVsıcak kaynaşmayı da ıjeı^vkk-dimıe ııeu'di vardır Hunkrr Vrirbirlerinden ayrı düşüyorlarsa orada kuşatıcı bu knyuaşıua iklimi ve onun meyveleri oluşa maz. Ülfet bölünmez bir bütündıiı l İllet ve ıı/laşıda biı, kimse ve bir, bir makam halktan îmanda bir fedakârlık da islenuMuelidiı. Kpeı bu dayatılırsa o takrlirrle orada her şey şeklî olur ki ültel bu lUşiıldlı l İlleti ve onun tüm piızellıklere zernirı olan iklimini ancak gönülden katılımlaı ıiı'işekleşlırir.guia de estambul yazdı..